İçinde yaşadığımız dünyamızın sorunları giderek artmakta. Toplumsal açıdan bölünmüş ve çöküş belirtilerini artık şiddetiyle gösteren bir dünya var.
Bu yıl yaşamakta olan iklim krizi ne anlama geliyor?
Çöküş Göstergeleri Neler?
Çöküşün Doğrudan Sorumluları Kim?
Çöküşün, çok basite indirgeyerek dört somut sorumlusu olduğu söylenebilir:
Açıklayamaya çalışalım. Dünyada, özellikle İkinci Paylaşım Savaşı’na değin, bilimciler, hiçbir çıkar gözetmeksizin gerçeğe ulaşma uğruna önlerine çıkan zorluklara savaşım veren kahraman olarak algılanıyorlardı. Üstelik bilimsel üretim buluşlarıyla bütün insanlara iyilik getiriyordu.
Ancak bunun böyle olmadığı, açık bir şekilde İkinci Paylaşım Savaşı’nda silah teknolojisinin kullanımı ile ortaya çıkmıştır.
Üniversiteler büyük sermayenin etkisi altına girmeye başlamıştır. Bunu “Akademik Kapitalizm” olarak adlandırıyorlar.
Akademik kapitalizm; gizlilik, çıkar çatışmaları, şirketlerin araştırma sonuçlarını etkileme çabalarını doğurmuş durumda.
Merkez ülkelerde bu durum çevre ülkelerine de yansımış.
Daha ötesi, çevre ülkelerdeki sanayi, tarım ve hizmet sektörlerindeki şirketler yenilik üretme taleplerini merkez ülkelerdeki şirket ve üniversitelilerinden talep eden duruma gelmiş durumda. Türkiye gibi ülkelerde üniversiteler ise, bilim ve teknoloji üretim merkezleri olmak yerine meslek adamı yetiştiren yüksek okullar olmuş.
——————————————-
(*) Türkiye’de 41 milyon 196 bin hektar tarım arazisi bulunuyordu. Ancak tarım arazisi, son yirmi yılda 3 milyon 484 bin hektar azalarak 37 milyon 712 bin hektara düşmüş durumda. Bu miktarın Trakya’nın tarım alanının üç katından fazlasına denk geldiği söyleniyor.
(**) Askeri-sanayi kompleksi, bir ülkenin askeri kuruluşunun yanı sıra, silah ve diğer askeri malzemelerin üretimiyle ilgili endüstrilerdir. ABD Başkanı Dwight D. Eisenhower, 1961’de yaptığı veda konuşmasında, halkı, ülkenin giderek güçlenen askeri-endüstriyel kompleksi ve Amerikan demokrasisine yönelik tehdidi konusunda uyarmıştı.
(***) Attila İlhan, “Batının Deli Gömleği“nde çok özetle şunları yazmıştı:
“1940 sonralarından başlamak üzere 1950 başlarında iktidar sorumluluğu taşıyan partiler, Cumhuriyet Türkiye’sinin iç dinamiğiyle başlattığı ulusal sanayileşme ve ulusal savunma sanayisini kurma çabalarını, Amerikan hayranlığı yüzünden düpedüz torpillemişlerdir. Emperyalist sistem, etkisi altına aldığı ülkelerin her türlü bağımsızlık girişimini o dakika komünistlik diye tanımlar, bir kere bu damgayı vurdu mu bütün müdahale olanaklarını elde eder. Sağcı iktidarlar Türkiye’yi savunma ve kalkınma gereksinmesini göz önünde tutarak, Amerika’nın lider olduğu, daha genel yaklaşımla Batı’nın emperyalist sistem içerisine sokmuşlardır. İkili anlaşmalarla Amerika’yı ülkemizin kaderinde söz sahibi etmişlerdir. Oysa Batı, Türkiye’nin kalkınmasını istemez, sanayileşmesine karşı koyar, onu uydu bir ülke olarak emperyalist sistemin yararına kullanmayı öngörür.“
Prof. Dr. Mustafa Kaymakçı
GÜNCEL
14 Mart 2025GÜNCEL
14 Mart 2025SİYASET
14 Mart 2025MEDYA
14 Mart 2025SİYASET
14 Mart 2025GÜNDEM
14 Mart 2025GÜNDEM
14 Mart 2025