12 Mayıs 2025 Pazartesi
İstanbul’a giderken Kişinev Havaalanı’nda 25 Mart günü gözaltına alınan Moldova Cumhuriyeti’ne bağlı Gagavuz Özerk Bölgesi Başkanı Evgenia Gutsul’un ev hapsi 30 gün daha uzatıldı.
Gagavuz Türkleri’nin seçilmiş Başkanı Evgenia Gutsul, avukatları aracılığıyla yaptığı açıklamada “Beni seçen halkın iradesini yerine getirme özgürlüğüm de elimden alınıyor. Ama elimizden alamayacakları bir şey var: Kararlılığımız, inancımız ve gücümüz” ifadelerini kullandı.
Gagavuzya Başkanı Gutsul şöyle konuştu:
“Bugün mahkeme, hiçbir gerekçe ve kanıt olmaksızın ev hapsimi 30 gün daha uzattı. Bu adalet değil. Bu siyasi bir intikam ve Gagauzya’yı susturma girişimidir. Sadece hareket özgürlüğüm değil, beni seçen halkın iradesini yerine getirme özgürlüğüm de elimden alınıyor. Ama elimizden alamayacakları bir şey var: Kararlılığımız, inancımız ve gücümüz. Yanımda olan herkese teşekkür ederim. Desteğiniz bana devam etme gücü veriyor.”
NELER OLMUŞTU?
Gagavuz Özerk Bölgesi Başkanı Evgenia Gutsul, 25 Mart 2025 tarihinde Kişinev Havaalanı’nda gözaltına alınmıştı.
Gutsul’un, 28 Mart’ta, 2023 yılındaki Başkanlık Seçimi kampanyasının yasa dışı finanse edildiği gerekçesiyle devam eden davanın duruşmasında 20 gün tutuklanmasına karar verilmişti.
Daha sonra Gutsul’a 1 ay ev hapsi cezası verilmişti.
Gagavuz Özerk Bölgesi’nde çeşitli bölgelerde Gutsul’un tutuklanması protesto edildi.
CHP Sağlık Bakanlığı ve Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Dr. Zeliha Aksaz Şahbaz, 12 Mayıs Dünya Hemşireler Günü nedeniyle hemşirelik ve ebelik mesleğini güçlendirmek, emeği ve hakkı savunmak için kararlı olduklarını ifade etti.
Şahbaz’ın açıklaması şöyle:
AKP iktidarının 2003 yılında başlattığı Sağlıkta Dönüşüm Programı, halkın sağlığını bir kamu hizmeti olmaktan çıkarıp piyasanın insafına bırakmıştır. Sağlık hizmetleri artık toplum yararına değil, şirket kârlarına göre şekillenmektedir. Bu çarpık sistemde en ağır bedeli ise emeği görünmeyen, sömürülen ve tükenmişliğe sürüklenen hemşirelerimiz ödemektedir.Bugün hemşirelerimiz; düşük ücretler, güvencesiz çalışma koşulları, artan iş yükü ve sağlıkta şiddet tehdidi altında görev yapmaktadır. Türkiye’de hemşire başına düşen hasta sayısı, OECD ülkelerinin çok üzerindedir.
Dünya Sağlık Örgütü’nün her hekime karşı üç hemşire standardına karşın, Türkiye bu oranın dahi çok gerisindedir. 2023 verilerine göre ülkemizde 100.000 kişiye düşen hemşire-ebe sayısı yalnızca 361’dir. OECD ortalaması 988, AB ortalaması ise 846’dır. Bu açık gerçek, hemşirelik mesleğine verilen değerin, sağlık hizmetlerinin niteliğinin ve siyasi önceliklerin ne durumda olduğunu gözler önüne sermektedir.
Yetersiz istihdam, hemşirelerin iş yükünü katlanamaz hale getirmiştir. Kamu hastaneleri, aile sağlığı merkezleri ve acil servisler; ağır koşullar altında çalışan hemşirelerin omuzlarında ayakta durmaya çalışmaktadır. Ancak bu sürdürülemez bir tablodur. Sağlıkta kâr değil, insan yaşamı esastır.
Hemşirelik mesleği, sadece bir iş değil, toplum sağlığının bel kemiğidir.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak hemşirelik ve ebelik mesleğini güçlendirmek, emeği ve hakkı savunmak için kararlıyız. Bu doğrultuda taleplerimiz ve çözüm önerilerimiz şunlardır:
• Hemşirelik Yasası güncellenmeli, görev ve yetkiler açık biçimde tanımlanmalıdır.
• Hemşirelik eğitimi öğretim üyesi kapasitesi ve istihdam planlamasına göre yeniden yapılandırılmalı; kalite ve istihdam uyumu sağlanmalıdır.
• Uzman hemşirelik alanları yasal güvence altına alınmalı, bu alanlara özgü kadrolar açılmalıdır.
• Liyakat ve şeffaflık, yönetici atamalarının temel kriteri olmalıdır.
• Aile sağlığı merkezlerinde görev tanımı belirsizliği, ücret eşitsizliği ve nöbet angaryaları sona erdirilmeli; grup elemanlarına güvenceli istihdam sağlanmalıdır.
• Kamu hastanelerindeki hemşire eksikliği giderilmeli, ekipman yetersizlikleri ortadan kaldırılmalı ve mesleki yetki ihlallerine son verilmelidir.
• Sağlıkta şiddet ve mobbinge karşı caydırıcı yasalar uygulanmalı, hemşirelerin güvenliği sağlanmalıdır.
• Kadrolu, güvenceli ve eşit işe eşit ücret temel ilke olmalı; performans dayalı, parça parça ödeme sistemine son verilmelidir. Maaşlar yoksulluk sınırının üzerinde, emekliliğe yansıyan ve tek kalemde ödenmelidir. Özel sektörde de taban maaş zorunluluğu getirilmelidir.
• Afet bölgelerinde görev yapan hemşirelere fiziksel ve psikososyal destek artırılmalı; kriz dönemlerine özgü görev tanımları ve haklar güvence altına alınmalıdır.
• Her sağlık kurumunda ücretsiz kreş ve çocuk bakım hizmeti sunulmalıdır.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak; sağlık hizmetlerini piyasa kurallarının değil, insan onurunun belirlediği bir sistem haline getirmeye kararlıyız. Hemşirelerin emeğini yok sayan, onları görünmez kılan bu düzene son vereceğiz. Kamucu, eşitlikçi ve insana yaraşır bir sağlık sistemini hep birlikte kuracağız.
12 Mayıs Dünya Hemşireler Günü vesilesiyle, yaşamını kaybeden tüm sağlık emekçilerini saygıyla anıyor; fedakârca görev yapan hemşirelerimizin gününü yürekten kutluyoruz.
Sağlık haktır, hemşire emeği kutsaldır.
Mavi Vatan kavramının isim babası E. Tümamiral Cem Gürdeniz, PKK’nin fesih açıklamasına ilişkin yazdı…
Cem Gürdeniz şunları kaydetti:
Silahlı terör örgütü PKK’nın kendini feshettiği kongre açıklaması Cumhuriyetin kurucu anlaşması Lozan’ı ve 1924 Anayasasını düşman belliyor. Cumhuriyeti soykırım ile suçluyor. Türk Milleti yerine Türkiye Halkı diyor.
Sanki büyük bir askeri zafer kazanmış olmanın kibiri ve buyurganlığı ile kaleme alınan ve “PKK adıyla yapılan çalışmalar sonlandırıldı” ifadesinin yer aldığı açıklamada Türkiye’de KCK ile Suriye ve Irak’taki PKK türevlerinin (PYD/YPG) silah ve insan gücünün tasfiyesine yönelik hiç bir husus yoktur.
2003 sonrası Kuzey Irak’ta; 2011 sonrası Kuzey Suriye’de denize çıkışı olan ABD, İsrail, İngiltere ve AB koruması altında kukla Kürdistan kurulmasının temelleri atıldı. Irak ve Suriye kürtleri birleştiğinde fay hatları kırılacaktır.
Bugün bölgede yaşananlar ortada iken Türkiye’de PKK’nın silah bırakma kararının Irak ve Suriye’de yaşananlara yönelik hiçbir jeopolitik sonucu yoktur.
Türkiye’nin iç siyasetinde halkın büyük çoğunluğu Suriye ve Irak’taki yapılanmalar ortada iken bu sürecin Türkiye’de büyük bir barış başarısı olarak sunulmasını kabullenememiştir. Bu durumun yeni tartışmaları tetiklemesi kaçınılmazdır. Türkiye’nin iç cephede zaten çok kırılgan olduğu bir döneme bu durum daha da farklı dengesizlikler yaratacaktır.
Devletimiz yıllarca “Kürt sorunu yoktur, Terör sorunu vardır” tezini savundu. Bu doğru bir tezdi.
Bugün doğuda, batıda, güneyde ve kuzeyde Anadolu’nun her yerinde yaşayan Kürt vatandaşlarımızın ulus devlet, üniter yapı, Türk vatandaşlığı ve üst kimliği ile bir sorunu yoktur. Her meslek grubu ve faaliyette bir ayrımcılığa uğramaları söz konusu değildir. Etle tırnak olunmuştur.
Ancak emperyalizmin hedefi bölmektir. Cumhuriyet 1925 Şeyh Sait isyanı ile ayrılıkçı ve silahlı Kürt sorunu ile tanıştı. O dönem İngiliz emperyalizminin vizyonu olan ayrılıkçılık daha sonra ABD, İsrail ve AB’nin ortak vizyonuna dönüştü. Binlerce masum insan ve devlet görevlileri katledildi.
Türkiye’de sözde Kürt sorunu olarak lanse edilen algı gerçekte emperyalizmin su ve tarım kaynaklarına, petrol ve doğal gaza, nadir metallere erişimi ile yaratılacak kukla bir devletin emperyalizmin enstrümanı olarak kullanılmasına yönelik jeopolitik bir hedefe erişimin aracıdır.
PKK’nın bu kararına BBC, EURONEWS, CNN sevinç çığlıklarıyla eşlik ederken Emperyalizmin fikir merkezi İngiliz Chatham House bu kararı yere göğe koyamıyor.
Bizim AB ve ABD muhiplerimiz de çok mutlu.
Emperyalizmin mutlu olması Türk milletini düşünmeye sevk etmelidir.
Türkiye’de iktidar ve muhalefetin bu gerçeği görmesi gerekir. Türkiye her koşulda jeopolitik önceliklerini iç siyaset üzerinde tutmalıdır.
Tarihten ders almalı ve Mustafa Kemal Atatürk gibi davranmalıyız.
Terör örgütü PKK’nın fesih açıklamasına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Prof. Dr. Hasan Ünal, “PKK yaptığı açıklamayla kendini feshetmekten ziyade Lozan ile uluslararası tanınma elde etmiş ve 1924 anayasası ile ulus devlet/üniter yapı esasına göre kurulmuş olan Türkiye Cumhuriyeti devletini tasfiye etmek istiyor. Sevr’i geri getirmek istediği açık ve bütün bunların yasal/anayasal çerçeveye kavuşturulmasından bahsediyor. Kendi açısından haklı ama bütün bunları biz nasıl ve neden kabul ediyoruz/edeceğiz?” dedi.
Sosyal medya hesabından açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Hasan Ünal, şunları belirtti:
“PKK yaptığı açıklamayla kendini feshetmekten ziyade Lozan ile uluslararası tanınma elde etmiş ve 1924 anayasası ile ulus devlet/üniter yapı esasına göre kurulmuş olan Türkiye Cumhuriyeti devletini tasfiye etmek istiyor. Sevr’i geri getirmek istediği açık ve bütün bunların yasal/anayasal çerçeveye kavuşturulmasından bahsediyor. Kendi açısından haklı ama bütün bunları biz nasıl ve neden kabul ediyoruz/edeceğiz?
Böyle bir şeyi herhangi bir devlet ancak büyük bir savaşta yenilip bütün toprakları işgal altında kaldığında yani kayıtsız şartsız teslim olduğunda (İkinci Dünya Savaşı’nın yenilenleri gibi) kabul eder/etmek zorunda kalır. Biz hangi savaşı kaybettik onu anlayamadım. Normalde askeri açıdan Türkiye içinde bütün gücünü kaybetmiş, Orta Doğu coğrafyasında çok kutuplu bir dünyada kıymeti harbiyesi sürekli azalan/azalacak bir PKK terör hareketini adeta kendi küllerinden diriltmeye kalkışmanın mantığını anlamak zor.
Bütün bunlara hükümet partileri oy devşirmek açısından bakıyorsa – ki, öyle görünüyor – ekonomik krizde bunalmış durumdaki kendi seçmenlerinin büyük bir kısmını kaybetmeleri ihtimali ortadayken aynı siyasal Kürtçü/PKK eğilimli tabanın oylarını almaya çalışan ana muhalefeti anlamak ise imkansız. Atatürkçü bir muhalefetin ezici bir çoğunlukla iktidara gelmesi işten bile değilken…”
https://x.com/hasanunal1920/status/1921875935797592165Terör örgütü PKK kendini feshettiğini duyurdu…
Terör örgütü PKK kongre sonrası kendini feshettiğini duyurdu…
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.