İnsanlık tarihinde bilgi ve eğitimin önemi, özellikle de “bilginin güç olduğu” farkındalığı, tüm toplumlarca benimsenmiştir. Türkiye’nin eğitim sistemi ise uzun zamandır mevcut sınav sistemine indirgenmiş olup, sürekli olarak başarısız bir tablo sergilemektedir. Toplumların gelişim gücü, bilgi birikimi ile bilimsel araştırmalara dayalı bilgi üretimine bağlıdır. Günümüz iletişim teknolojileri çağında, ülkelerin gelişmişliği, bilim ve teknolojiye sahip olmaları ile eşdeğer kabul edilmektedir. Dünyanın bu alandaki bilgi birikimi, ülkelerin bireylerinde analitik ve soyut düşünme becerilerini geliştirerek bilim yapmayı ve topluma refah sağlamayı mümkün kılmaktadır. Bu nedenle, eğitim sistemine yapılan yatırımlar hayati önem taşımaktadır.
Türkiye’deki mevcut yetersiz sınav sisteminin sonuçları dahi ülkemizde her düzeydeki öğrencinin başarı düzeyinin beklenenin çok altında olduğunu göstermektedir. Özellikle ÖSYM, Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) sonuçları analiz edildiğinde, uzun zamandır öğrencilerin temel bilimlerde ciddi yetersizlikler sergilediği görülmektedir. YKS’nin sonuçları, toplumun nitelikli beşerî sermaye yetiştirme konusunda yetersiz kaldığını; öğrencilerin başarı düzeylerinin uluslararası ortalamaların oldukça altında olduğunu ve sistemin sıralama odaklı bir yapı sunduğunu ortaya koymaktadır. YKS’nin temel ve alan yeterlilik sınavlarındaki düşük başarı oranları; matematik, edebiyat, tarih, fizik gibi temel alanlardaki ortalama netlerin düşüklüğü, bu bağlamdaki temel sorunlar olarak değerlendirilmektedir. Ayrıca, öğrencilerin okuduğunu anlama ve soyut düşünme gibi yeteneklerinde yeterli gelişim sağlanmadığı gözlemlenmektedir.
Türkiye’nin uluslararası eğitim performansı sıralamalarında, özellikle PISA sonuçlarında, gelişmiş ülkelere kıyasla düşük bir seviyede olduğu görülmektedir. Ülkenin, bilim ve teknoloji üretme kapasitesini artırmak için gerekli olan nitelikli insan kaynağını yetiştirme konusunda yapısal sorunlar yaşadığı ifade edilmektedir. Ayrıca, eğitim sisteminin altyapısal eksikliklerinden kaynaklanan sorunların giderek derinleştiği belirtilmektedir. Üniversite yerleştirmelerinde öğrenci puanları arasındaki farklılıklar, nitelikli eğitim sağlama noktasındaki eşitsizlikleri ortaya koymaktadır. Bu duruma örnek olarak, Prof. Dr. Behçet Yalın Özkara’nın sorunu afişi etmek için ÖSYM sınavına girerek ve düşük puan alarak fizik bölümüne yerleşmesi, sınav sisteminin çarpıklığını en yalın hali ile gözler önüne sermiştir. Yani öğrencilerin asgari düzeyde bir başarı yerine alınan puanların tercih sıralamaya dayanmaktadır. Sıralamaya dayalı yerleştirme yerine, akademik yeterliliklerine göre değerlendirmesi gerektiği kaliteli üniversite eğitimi için kaçınılmazdır.
Tüm bu sonuçlar, ülkemizdeki orta ve yüksek öğretim eğitim sisteminin nitelikli insan yetiştirme konusunda yetersiz olduğunu ortaya koymaktadır. Türkiye’nin mevcut eğitim sistemi, ülkenin bilim ve teknoloji üretimine katkı sağlayacak nitelikte insan kaynağı yaratma konusunda başarısız olduğu için, ülkemizin uzun zamandır birikmiş pek çok sorununa çözüm üretilememektedir. Mevcut öğrencilerin akademik düzeyi, genel kültür ve cağın gerektirdiği yetersiz yetkinlikler ile ciddi bir üniversite eğitimi yapılamaz, yapılamıyor da. Ortaöğretimden üniversiteye ve daha da yukarıya, akademik düzeye kadar taşınan yetersizlikler ile hangi temel sorunu araştırma ve tartışma ile analiz edilir ve hangi ileri teknoloji geliştirilebilir. Ne yazık ki yetiştirdiğimiz sınırlı sayıdaki insan gücü de beyin göçüne kolayca kurban ediliyor. Eğitim kalitesi ve öğrencilerin her konudaki yetersizliği sorunları ciddi olduğu ve ülkenin geleceğini doğrudan ilgilendirdiği için bu konuda YÖK, Üniversiteler, TÜBİTAK ve TÜBA ne düşünür!
Ülkenin sürdürülebilir bir kalkınma için nitelikli beşerî sermayeye yatırım yapması artık kaçınılmaz hale gelmiştir. Bütüncül bir bilim ve eğitim politikasının oluşturulması ve eğitim sistemine yönelik reformların yanı sıra somut çözümler üretilmesinin aciliyeti bulunmaktadır. Mevcut öğrencilerin akademik düzeyi ile ciddi bir üniversite eğitimi sağlanması mümkün görünmemektedir. Bu bağlamda, Türkiye’nin geçmişte başarılı bir eğitim modeline sahip olduğu ve bu başarıyı yeniden yakalayabileceği umudunu taşımaktayım.
Prof. Dr. İbrahim Ortaş
GÜNCEL
10 Nisan 2025GÜNCEL
10 Nisan 2025SİYASET
10 Nisan 2025MEDYA
10 Nisan 2025SİYASET
10 Nisan 2025GÜNDEM
10 Nisan 2025GÜNDEM
10 Nisan 2025