“At sırtında dünyayı fethetmek kolaydır. Zor olan, atlanıp onu yönetmektir” sözü, yalnızca bir askeri başarıyı değil, onu izleyen yönetim sürecinin ağırlığını ve sorumluluğunu da derinlikli biçimde ifade eder. Bu söz, en çok da büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün liderlik portresiyle anlam kazanır.
Atatürk, yalnızca bir komutan değil; aynı zamanda çağ açan bir devlet adamı, bir inkılapçıdır. Sakarya’da, Dumlupınar’da, Conkbayırı’nda gösterdiği askeri deha, milletin bağımsızlık umudunu diri tutmuştur. Ancak esas büyüklüğü, savaş meydanlarındaki zaferlerinden sonra başlamıştır. Çünkü o, ‘fetheden’ değil, ‘yöneten’ lider olmayı seçmiştir.
Cumhuriyet’in ilanı, saltanatın kaldırılması, harf inkılabı, eğitim reformları ve kadınlara seçme-seçilme hakkı gibi adımlar, onun yönetim anlayışının ne kadar köklü, vizyoner ve halk odaklı olduğunu gösterir. Bu süreçte Atatürk, bir milletin yalnızca bağımsızlığını değil, aynı zamanda geleceğini de inşa etmiştir. O, zor olanı yapmış, halkını savaşlardan barışa, cehaletten aydınlığa taşımıştır.
Yönetmek; sadece kanunlar koymak değil, kalpleri ve zihinleri kazanmak demektir. Atatürk, halkıyla birlikte yürümüş, onların taleplerini ve ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak adımlar atmıştır. “Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir” sözü, onun yönetim anlayışının temel taşıdır.
Bu bağlamda Atatürk’ün liderliği, söz konusu vecizenin ete kemiğe bürünmüş hâlidir. O, sadece bir süvarinin zaferini değil, bir halkın kaderini üstlenmiş; zor olanı, yani milletini adaletle, bilgiyle, kararlılıkla yönetmeyi başarmıştır.
Ali Emre Deşat
GÜNCEL
08 Temmuz 2025GÜNCEL
08 Temmuz 2025SİYASET
08 Temmuz 2025MEDYA
08 Temmuz 2025SİYASET
08 Temmuz 2025GÜNDEM
08 Temmuz 2025GÜNDEM
08 Temmuz 2025