Eski CHP Sosyal Medyadan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Eren Erdem, CHP Olağanüstü Kurultayı’na ilişkin bir açıklamalarda ve iddialarda bulundu. Erdem, Özgür Özel ile problemimiz yapısal derken, Kurultayda Oğuz Kaan Salıcı öncülüğünde hazırlanan ‘denge ve denetim’ listesinin ise inanılmaz bir siyasetsizlik olduğunu belirtti.
Eren Erdem, CHP’nin 21. Olağanüstü Kurultayı sonrasında kaleme aldığı yazısında, hem Genel Başkan Özgür Özel‘i ve mevcut yönetimi hem de kurultayda İstanbul Milletvekili Oğuz Kaan Salıcı öncülüğünde ‘Denge ve Dayanışma’ listesiyle ortaya çıkan muhalif kanadı eleştirdi.
Erdem, X hesabından paylaşmış olduğu yazısında, “CHP kurultayında, Özgür Özel’e muhalif olduğunu iddia eden arkadaşlarımızın; ‘denge ve denetim’ adlı bir liste ile salona girmesi inanılmaz bir siyasetsizliktir” dedi.
Bir sistemin denge ve denetim mekanizması ‘dışsal’ olamaz. Zaten o mekanizma, sistemin kendi temel ihtiyacıdır” sözleriyle fikrini savunan Erdem, “Ve bir dışsal muhalefetin kendisine bu isim ve amacı koyması, ‘o iktidarın meşruiyetini kabul, onun tekamülünü sürdürme adına katkı üretme’ yönünde bir temel irade beyanıdır. Bunu yaptığınız an, etrafınızda 1 tane delege kalmaz ve CHP tarihine geçecek şekilde bir hezimet yaşamanız kaçınılmaz olur” ifadelerini kullandı.
CHP’nin iktidar olabilmesi için köklü değişimler geçirmesi gerektiğini savunan Erdem, Özgür Özel’in ise ‘karizmatik liderliğin iktidar getirebileceğine’ inandığını ileri sürdü. Erdem, şunları kaydetti:
“Atatürk’ün devletle aynı ilkeler üzere kurduğu, yani MERKEZ olarak kurduğu CHP’nin, müesses sistemce belirlenmiş ‘merkezin çevresi / ortanın solu’ gömleğinin kuruluş aksına sabitlenmesi gibi; son derece hassas, majör ve kırılgan bir ‘sistem mimarisi’ oluşmadıkça, kesin olarak bir değişim olmaz, olamaz, olmayacaktır. Yaşayıp göreceğiz.
Dolayısıyla, bizim Özgür Özel ile problemimiz, tamamen yapısaldır. Özgür Özel, CHP’nin ‘merkezin çevresinde’ konumlandığı, iktidarın bir sistemik süreç olmadığı, ‘karizmatik bir liderliğin’ bunu mümkün kılacağı fikrinin temsilcisidir. Yani Özgür Özel; ‘karizmatik-popülist figür üzerinden plebisiter temsiliyet modeli’dir. Ve bu modelin temsilcisidir.
Bizim pozisyonumuz ise; ‘sistem mühendisliği temelli kurumsal merkezciliktir.’ Dolayısıyla bu iki görüş; iki ayrı paradigma, iki ayrı dünya, iki ayrı anlam arayışıdır.”
Eski CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na, sistemi değiştirmek istediği için şartsız destek verdiğini kaydeden Erdem, “Benim, kendisinden hiçbir makam, mevki talep etmeksizin; 2023 seçimlerine kadar CHP yönetim sisteminin tamamen dışında olan biri olarak, Kılıçdaroğlu’na verdiğim şartsız destek; Türkiye’de ilk defa, müesses olması kesin bir karşı sistem mühendisliğini yapması sebebiyledir” dedi.
Eren Erdem’in X sosyal medya hesabından paylaştığı yazının tamamı şöyle:
“CHP İÇİNDE YAŞANANLARIN ‘SAF GERÇEKLİĞİ!’ VE KURULTAY DEĞERLENDİRMEM. – Eren Erdem
Bu yazıyı, olan ve olmakta olanlar özelinde üretilerek yaygınlaştırılmış sübjektif “yargıların” şerrinden, bu metnin kıymet ve ehemmiyetini en yüksek seviyede idrak edeceğine kani olduğum Prof. Ersin Kalaycıoğlu hocamın ve en az bu abid isim kadar objektif şahsiyetlerin ilgisi ve katkılarını bekler; okurlara arz ederim.
Bir soru sorarak başlayalım.
Eğer, Cumhuriyet Halk Partisi bir karar alsa, ve partinin adını “Denge ve Denetim Partisi” olarak değiştirse, bu yeni isim temelinde bir iktidar siyaseti yapmak sizce mümkün müdür?
Bu soruyu anlamlı hale getirmek için, demokrasinin, iktidar ve muhalefetin ne anlama geldiğini bilmek gerekir.
En azından siyaset yapıcılar, bu müesseselerin “sosyal medyadaki tartışmalarda kullanılan anlamlandırmaların” hiçbiri olmadığını bilir; bilmeyenler ise “siyaset yapıcı” denen mühendislik aksına dâhil değildir.
85 Milyonun tamamı karşımda dahi olsa, asla ve kat’a şu gerçeği inkâr etmem söz konusu olamaz;
Siyasi değişimler, ancak sistemsel değişimler ile gerçekleşebilir!
Bu gerçek; bir karizmatik kişinin yahut söylemin kitlesel destekle iktidar olması gibi İMKÂNSIZ bir hayale inanılmış olunması ile GERÇEKLİĞİNİ KAYBETMEZ!
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, “var olma” aksını temel alan müesses sistemlerce idare edilir.
Müesses sistem, toplumsal, paradigmal, bürokratik, içtimai ve çokça mümkün hususlarda, bir “gerçeklik üretme yahut bir gerçeklikle örtüşme” imkanları VAR ise “müesses sistem” olur.
Dolayısıyla, sosyal medya neye inanırsa inansın; siyasetçi üç şahsiyet ile tezahür eder.
İlki “tüccar” siyasetçidir.
Bu, yaygın tepkilerin bayrağı olup, alkış ve şehvetle onaylanma hastalığına muzdarip bir meslek erbabıdır.
İkincisi; “dava ve ahlak” temeli olan, ancak “neyin nasıl olacağını” anlamlandıramayan siyasetçidir.
Bu kimseler, faydalı, yararlı şahsiyetlerdir.
Lakin; anlam kaybı riskleri vardır.
Sonuncusu ise, “sistem mühendisleridir.”
Bunlar, gerekirse kendi tabanlarının en ağır linçlerini dahi göze alırlar.
Zira “siyasi değişimin” gerektirdiği mühendisliğin zorunlulukları; alkış ve onaydan kıymetlidir.
Ve genellikle bu kişiler “makam sahibi” olmazlar.
Ama azgın cehalet onları “koltuk düşkünü” olarak kodlar.
ÖNCELİKLE ŞUNU ÇOK NET ORTAYA KOYALIM!
CHP kurultayında, Özgür Özel’e muhalif olduğunu iddia eden arkadaşlarımızın; “denge ve denetim” adlı bir liste ile salona girmesi; inanılmaz bir siyasetsizliktir!
Ve buna dair, kurultay süreci boyunca TAMAMEN SESSİZ kalmamın, ancak kendilerine ilettiğim eleştirilerin temeli şudur:
– Bir sistemin denge ve denetim mekanizması “dışsal” olamaz.
– Zaten o mekanizma, sistemin kendi temel ihtiyacıdır.
– Ve bir dışsal muhalefetin kendisine bu isim ve amacı koyması; “o iktidarın meşruiyetini kabul, onun tekamülünü sürdürme adına katkı üretme” yönünde bir temel irade beyanıdır.
– Bunu yaptığınız an; etrafınızda 1 tane delege kalmaz, ve CHP tarihine geçecek şekilde bir hezimet yaşamanız kaçınılmaz olur!
Zaten konumuzun ana fikri budur.
Siyasi değişimler, “sistem değişimleridir.”
Bir sistemde teşekkül eden her siyaset; içinde yer aldığı bir yeni örüntü kurma mühendisliğidir bu.
Ve bu olduğu an, sistem ya kazanır; yahut KAYBETTİRİLİR!
Siyasal değişimler, paradigma değişimleridir.
Tarihimizde hiç yaşanmamıştır.
Ecevit’in bir müesses sistem geliştirememiş olması sebebiyle; geçici bir süre hükümet olması dışında, yerleşik müesses sisteme alternatif bir sistemik örüntü hiç yapılamamıştır.
Benim, kendisinden hiçbir makam, mevki talep etmeksizin; 2023 seçimlerine kadar CHP yönetim sisteminin tamamen dışında olan biri olarak, Kılıçdaroğlu’na verdiğim şartsız destek;
Türkiye’de ilk defa, müesses olması kesin bir karşı sistem mühendisliğini yapması sebebiyledir.
Hatta, etrafındaki hemen hemen herkes;
“Masadan kalkmalar, ayağının altına seccade sermeler, mutfak videolarını kırma adına lüks otellerde fotoğraf çekip servis etmeler,
kazanacak aday tartışmasını fonlayarak sistemi sabote etmeler,
İmamoğlu’nun ceza duruşması günü Kılıçdaroğlu’na ‘efendim, mahkeme başkanı benim sınıf arkadaşım, ceza çıkmayacak, siz Almanya’ya gidin’ deyip;
O’nu gönderip Saraçhane’ye koşma” şeklinde iğrenç operasyonlarla meşgul olurken;
bizim milletvekilliği dahi şart koşmadan, itibarımızı linç ettirmeyi göze alarak bu işe kellemizi koymamızın ana nedeni tam olarak budur!
Çünkü, ben “sistem mühendisliği” dışında bir yolu kesin ve imkânsız görüyorum.
Bunun kuralları ise bellidir:
Devlet, bürokrasi, varoluşsal zaruretler, toplumsal tezahürler, olan ve olası risklerin doğru hesaplanması, mevcut fayların bir geçiş temelli riskler yaratmaması, ve en önemlisi; Atatürk’ün devletle aynı ilkeler üzere kurduğu, yani MERKEZ olarak kurduğu CHP’nin, müesses sistemce belirlenmiş “merkezin çevresi / ortanın solu” gömleğinin kuruluş aksına sabitlenmesi gibi; son derece hassas, majör ve kırılgan bir “sistem mimarisi” oluşmadıkça, kesin olarak bir değişim OLMAZ, OLAMAZ, OLMAYACAKTIR. Yaşayıp göreceğiz.
Dolayısıyla, bizim Özgür Özel ile problemimiz, tamamen yapısaldır.
Özgür Özel, CHP’nin “merkezin çevresinde” konumlandığı,
iktidarın bir sistemik süreç olmadığı,
“karizmatik bir liderliğin” bunu mümkün kılacağı fikrinin temsilcisidir.
Yani Özgür Özel; “karizmatik-popülist figür üzerinden plebisiter temsiliyet modeli”dir.
Ve bu modelin temsilcisidir.
Bizim pozisyonumuz ise; “sistem mühendisliği temelli kurumsal merkezciliktir.”
Dolayısıyla bu iki görüş, iki ayrı paradigma, iki ayrı dünya, iki ayrı anlam arayışıdır.
İşte bu sebeple, Özgür Özel karşısında; ancak bir sistemin içsel yapılanması olan “denge ve denetim” gibi bir “korkaklığın,” ne bizim bu siyaset hattımız ile, ne de siyasetin doğasıyla anlam kazanabilir en ufak bir meşru temeli yoktur.
Başta sorduğum soruyu hatırlatarak; şu şekilde sona erdirmek istiyorum:
Benim durduğum “sistem mühendisliği temelli kurumsal merkeziyetçilik,” bir kesin zorunluluk olduğu için, son kurultayda bu duruşun temsil edilmeyişi nedeniyle, “arkadaşlarımıza karşıt görüşlerimi iletirken, bu süreçte tek bir kelime dahi etmedim.”
Bunun sebebi; bizim siyasetimizin makam için değil, sistemi almak için yapılan bir yüksek dava olması münasebetiyledir.
Bu sebeplerle, yaşanan bu “anlam krizine” ortak olmama iradem bakidir.
Böyle yüce bir amacın; sefil linçler tarafından sıradanlaştırılmasına müsaade etmek, davaya ihanettir.
İşte bu nedenlerle; bir zorunluluk olduğuna, gerekirse 85 milyonun tamamı karşımda olsa dahi, asla aksine ikna olmadıkça imanımı zedelemem söz konusu olamaz!
Ve şunu kesin olarak biliyorum:
Bugün, olup bitenler hakkında “PR–trol–iletişim” sıkışmışlığında anlam bulamayan milyonlar; bu gerçeğin TEK YOL olduğuna mutlaka ikna olacaktır.
İşte ben, o güne emin olmam sebebiyle; bu fikrin işçiliğini ve pratikleşmesini tesis için bu an itibariyle bir yüksek fikir mesaisini başlatmış bulunuyorum.
Bu mesaimi, hiçbir popülist süreçle kesintiye uğratmaksızın; ortaya çıkan her ürünü sizlere arz ederek sürdüreceğiz.
Herkese saygılarımı arz ederim.”
GÜNCEL
12 Nisan 2025GÜNCEL
12 Nisan 2025SİYASET
12 Nisan 2025MEDYA
12 Nisan 2025SİYASET
12 Nisan 2025GÜNDEM
12 Nisan 2025GÜNDEM
12 Nisan 2025