DOLAR 41,7253 0,23%
EURO 48,5348 0,43%
ALTIN 5.411,131,31
BITCOIN 5118088-1,72%
İstanbul
17°

PARÇALI BULUTLU

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

X
Münevver Metin yazdı: Tut-Bırak!

Münevver Metin yazdı: Tut-Bırak!

Münevver Metin yazdı...

ABONE OL
7 Ekim 2025 07:42
Münevver Metin yazdı: Tut-Bırak!
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Elimizde bir delik kova var. Hayır, artık delik demek hafif kalır; paramparça olmuş bir kaptan bahsediyoruz. Türkiye’nin ruh hali tam olarak bu. Nereden tutsak, diğer yanda fışkıran sular yüzünden bırakmak zorunda kalıyoruz. Tut-Bırak… Günümüzün özeti bu iki kelime.

Adliyeden markete uzanan çaresizlik hattı!

Şöyle bir etrafınıza bakın. Memleketin bütün acısı, adliye koridorlarına sinmiş durumda. Orası artık sadece bir hukuki mekan değil, toplumsal çaresizliğin akustik salonu. Bir kapıdan çocuk cinayetlerinin sesi sızarken, diğerinden uyuşturucu kurbanlarının davası yankılanıyor. Öyle ki, bazı aileler “Çocuğumuz cezaevine girsin, bari orada içemez!” diye feryat ediyor. Bu, umut değil, umutsuzluğun son sığınağı. Hemen yan kapıda ise kadın cinayetlerinin duruşma sesleri… Kovanın içi şiddette sınır tanımazlık!

Hangi yarayı sarmaya, hangi dosyayı dert etmeye yetişebiliriz ki? Bir yanda vicdanımızı sızlatan ahlak zafiyetinden kaynaklanan çocuk gelinler meselesini tutmaya çalışırken, diğer yanda vicdansız bir elin yaptığı hayvan katliamları haberiyle sarsılıp kalıyoruz. Mesele, adliyedeki dava sayısı değil; asıl mesele, vatandaşın vicdanında yaşanan o korkunç yığılma.

Sefalet ve şölen arasındaki gölge!

Vicdanımız bu kadar kalabalıkken, hayatın diğer cephelerinde de fırtınalar kopuyor.

Bir yanda, torununa harçlık bile verememenin utancıyla bir dedenin geçim sıkıntısından mahcubiyetini okuyoruz. Diğer yanda, patronun iki dudağı arasına sıkışmış işçi kıyımları. Boşanma davaları rekor kırıyor, aileler parçalanıyor; yoksulluk yüzünden düğün yapamayan gençler, geleceğe dair inancını kaybediyor.

Daha büyük resme bakalım: Madene teslim edilen vatan toprakları. Yeşilimiz, doğamız, altındaki maden uğruna yok edilirken, vatandaş market market indirim takibi yapıyor. Ve tüm bunlar olurken, toplumu yönetmeye meyilli gölge bakanlığın localı görsel şölenlerini izliyoruz. Aslı olamayanın gölgesi olmaz! Bir yanda sefalet, diğer yanda israf…

Bir an durup soruyoruz; Hangi yerden tutalım?

Çocuğuna pantolon alamadığı için kendini asan babanın çaresiz elini mi? Yoksa, doğayı savunurken sesi kısılan aktivistin feryadını mı?

Bırakılanlar, bizim derman olamadığımız yarınlar!

Samimi olalım; Vatandaş, artık hiçbir şeye yetişemiyor. Bir yaraya derman olmaya kalksa, diğer elinden binlerce derman olamadığı yarın kayıp gidiyor.

Çocuk cinayetlerini tutarsak, emeklinin açlık feryadını bırakmak zorunda kalıyoruz.

Kadın cinayetlerini tutarsak, göz ardı edilen maden ocaklarına teslim edilmiş ormanlarımızı bırakıyoruz.

Market kuyruklarını tutarsak, gençlerin gelecek kaygısından intiharlarını görmezden gelmek zorunda kalıyoruz.

Bu tut-bırak sarmalından kurtuluşun yolu, acıları hiyerarşiye sokmak değil. Çünkü acı, tartı kaldırmaz, şirazı bozuldu! Bütün bu dertlerin tek bir ortak kökü var: Liyakatsizlik, adaletsizlik ve yoksulluk. Hepsi, insan onurunu zedeleyen tek bir sistemin zinciridir.

Bunlar zehirli bir su gibi, kovayı dört bir yandan deliyor.

Bu zinciri kırmak için, elimizi sadece en manşetlik yaraya uzatmak yetmiyor. Bütün delikleri aynı anda kapatacak, kovanın kaynağını onaracak kapsamlı bir iradeye ihtiyacımız var. Yoksa bu döngü devam edecek ve tutmaya çalıştıklarımız elimizden kayıp giderken, memleketin dört bir yanı sessizce su almaya devam edecek.

Bu “tut-bırak” girdabında, sizin payınıza düşen en ağır yük hangisi oldu?

Münevver METİN

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP
300x250r
300x250r

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.