Siyasetteki çürüme, en iyi şekilde, dün söylediği ile bugünkü eylemleri birbirini tutmayan kişilerin portrelerinde kendini gösterir. Bu, sadece bir fikir değişikliği değil, adeta bir omurga kaybıdır. Dün belediye başkanı olmasın diye sokakta video çekenler, bugün aynı kişinin siyasi danışmanı olabiliyor. Bu, sadece bir koltuk sevdası değil, etik ve ahlaki sınırların yok sayıldığı bir düzenin eseridir.
Bu ilkesizliğin en bariz örneklerini, parti içi ilişkilerde görüyoruz. Dün masaya vurup “Bu masadan sana ekmek çıkmaz!” diye bağıranların, bugün aynı masanın etrafında yönetime girmek için can atması, aslında ideolojilerin değil, çıkarların ne kadar belirleyici olduğunu ortaya koyuyor. Ah unvan neleri ortaya çıkardın.
Partiden yüz kızartıcı ihraç edilenlerin, delege olmak için gayret etmesi aynı döngünün bir parçası. Onlar için partinin ilkeleri değil, getireceği makamlar önemlidir.Bu durum, sadece parti içindeki ilişkileri değil, partiler arası ilişkileri de kirletiyor. Dün AKP’lilere demediğini bırakmayanların, bugün mahallelerini AKP kökenli isimlere teslim etmesi, siyasi duruşun ne olduğunu gösteriyor. Aynı şekilde, “ela gözlü” olanların “mühür gözlü” olması da bu yüzsüzlüğün başka bir yansımasıdır.
En çarpıcı örneklerden biri de dün CHP’li olmanın bir onur olduğunu söyleyenlerin, bugün “CHP’li olduğunu söylemeye korkan bir teşilat” kurmasıdır. Bu, sadece korkunun bir yansıması değil, partinin ve ideallerinin ne kadar yıprandığını gösteren acı bir gerçektir.
Siyasi savrulmalar, bu ilkesizliğin en somut kanıtıdır. Dün “AKP’li olurum diyen, CHP’lilerle olmam” diyen bir sağcı, bugün solcu olabiliyor. Bu, bir inanç değişikliği değil, bir menfaat arayışıdır. Aynı şekilde, dün “AKP ilçe başkanından randevu al” diyen bir CHP ilçe başkanı, bugün CHP’li olması da bu portrenin tamamlayıcı bir parçasıdır. Eee yeni gelmedi geri geldi!İnsanın dününü unutması, belki de en trajik dönüşümlerden biri. Yoklukla mücadele eden, her kuruşun hesabını yapan birinin, parayı bulunca “bana bey diyeceksin” diye emir vermesi, sadece bir kibir değil, aynı zamanda bir tür kendini reddediştir. Dün kim olduğunu, nereden geldiğini, ne zorluklar çektiğini unutmak, aslında o zorluklardan öğrendiği dersleri de çöpe atmaktır.
Bu manzarada, vatandaşın kafası, kimin neye inandığını, neyin doğru neyin yanlış olduğunu ayırt etmez sanıyorlar…
Çünkü biliyorlar ki, bugün dost olanlar yarın düşman, bugün savundukları ilkeler yarın bir kenara atılabilir. Bu, siyasetin itibarını sarsan, güveni yok eden ve toplumsal bir çöküşe yol açan bir zehirdir. Siyasetin kendine has bir hafıza kaybı var sanırım… Ya da daha kötüsü, o hafızanın sadece işine gelen kısımlarını hatırlayan bir yüzsüzlük. Dün ne dediğini, ne yaptığını unutmuş gibi davrananlar, bugün bambaşka bir kimliğe bürünüyor. Sen hayırdır kınadığını neden yaparsın!
Sen hayırdır, kimin eli kimin cebinde.
Siyasetin nabzı bazen hiç beklemediğimiz olaylarla atar. 22 yıl önce, yani 1990’ların ortasında, SHP’li Devlet Bakanı Güler İleri’nin, vefat eden babası için bakanlık bütçesinden gazeteye vefat ilanı vermesi de tam böyle bir olaydı. O dönemde bu durum, kamuoyunda büyük bir tartışma yarattı ve sonunda Bakan İleri’nin istifasına giden süreci başlattı.
Bugün, bu olaya baktığımızda, olayın kendisinden çok, o dönemin siyaset anlayışını ve toplumun beklentilerini görüyoruz. Bir bakanın, kişisel bir acısını, kamu kaynaklarını kullanarak duyurması, o günkü siyaset etiği açısından kabul edilemezdi. Bu durum, “devletin parası milletin parasıdır” anlayışının ne kadar güçlü olduğunu gösteriyordu.
Sen hayırdır! Dün neydin bu gün ne oldun
Münevver METİN
GÜNCEL
13 Ekim 2025GÜNCEL
13 Ekim 2025SİYASET
13 Ekim 2025MEDYA
13 Ekim 2025SİYASET
13 Ekim 2025GÜNDEM
13 Ekim 2025GÜNDEM
13 Ekim 2025Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.