Pazar yerleri… Gürültülü, kalabalık, rengârenk ve her şeyden önemlisi, insan doğasının en ham hallerinden birine şahit olabildiğimiz yerler. Sadece sebze-meyve değil, aynı zamanda karakterlerin, beklentilerin, cimriliklerin ve cömertliklerin de alınıp satıldığı, sergilendiği bir sahne. İnsan karakterinde de bir pazar yeri olduğunu düşündüm bugün; kendi iç pazarımızda neleri satıp neleri aldığımızı, neleri sergileyip neleri gizlediğimizi…
Dışarıdan bir pazar yerine baktığınızda, satıcının malını övdüğünü, alıcının ise “acaba daha ucuza bulabilir miyim?” kaygısıyla pazarlık ettiğini görürsünüz. İnsan karakterinde de benzer bir durum var. Kendimizi başkalarına tanıtırken, tıpkı satıcılar gibi en iyi yönlerimizi ön plana çıkarırız. Hoşgörümüzü, yardımseverliğimizi, zekâmızı… Bunlar, kendi iç pazarımızdaki en değerli ürünlerimizdir. Ve tıpkı pazarlık eden alıcılar gibi, karşımızdaki insanlar da bizimle kurdukları ilişkilerde, o “ürünlerin” ne kadar gerçek, ne kadar samimi olduğunu anlamaya çalışır.
Peki, ya ‘defolu’ ürünlerimiz?
Kendi iç pazarımızda asla sergilemek istemediğimiz, kimsenin görmesini istemediğimiz kusurlarımız, zaaflarımız, korkularımız… Tıpkı pazar yerindeki çürük elmalar gibi, onları bir köşeye gizlemeye çalışırız. Ama bazen, en beklenmedik anda, bir pazarlık sırasında ya da ani bir tepkide, o gizli “defolar” ortaya çıkıverir. İşte o an, insan karakterinin gerçek pazar yeri yüzüyle tanışırız.
Pazarlık, insan ilişkilerinin de temelidir aslında. Ne kadarını verip ne kadarını alacağız? Hangi konuda taviz vereceğiz, hangi konuda direneceğiz? Bir arkadaşlıkta, bir aşk ilişkisinde, hatta iş hayatında… Her etkileşim bir pazarlıktır. Ve bu pazarlıklar sırasında, sabrımız, empati yeteneğimiz, inatçılığımız, esnekliğimiz gibi birçok karakter özelliğimiz test edilir, ortaya çıkar.
Bazı insanlar, pazar yerindeki gibi, her şeyi en ucuza kapatmaya çalışır. İlişkilerde hep almaya odaklıdırlar, vermekten imtina ederler. Başkalarının emeğini, duygularını, zamanını hiçe sayabilirler. Diğer yandan, bazıları da o kadar cömerttir ki, sürekli verirler. Kendi değerlerini hiçe sayarak, başkalarının beklentilerini karşılamaya çalışırlar. Her iki uç da, dengesizlikten kaynaklanan sorunlara yol açar.
Asıl mesele, kendi iç pazarımızda dengeyi bulmaktır. Kendimizi tanımak, güçlü yönlerimizi bilmek ama zayıflıklarımızı da kabul etmek. Başkalarıyla olan ilişkilerimizde adil bir pazarlık yapmak; hem kendi değerimizi bilmek hem de karşımızdaki kişinin değerini takdir etmek.
Unutmayalım ki, insan karakteri tıpkı bir pazar yeri gibidir. Ne kadar kalabalık, ne kadar gürültülü olursa olsun, her an kendini ifşa eder. Ve bu pazarda en önemli alışveriş, kendi benliğimizle yaptığımız pazarlıktır. Kendimize dürüstçe bakabildiğimizde, o pazar yerindeki gerçek değerimizi de buluruz.
Kalın sağlıcakla.
Münevver Metin
GÜNCEL
18 Eylül 2025GÜNCEL
18 Eylül 2025SİYASET
18 Eylül 2025MEDYA
18 Eylül 2025SİYASET
18 Eylül 2025GÜNDEM
18 Eylül 2025GÜNDEM
18 Eylül 2025Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.